Hevâ serd olsa gayri de arzı endam eylesen,
Pazarlarda, manavlarda tezgâhlarda pırasa.
Validânım badi badi sokaklarda arasa
Benim yârim, devâdârım, tacidârım pırasa
Nasip olmaz her faniye senin kadrini bilmek,
Bir Arnavut dilberinin elinden seni yemek
Sabah salatan ile, akşam böreğin görmek
Sevdiceğim, bildiceğim, gördüceğim pırasa
Birkaç siyah zeytin ile bir iki kök pırasa
Yanında köpüklüce koca bir ayran olsa
İltifat etmem yanım kebap büryanla dolsa
Meyve ü lutf-i şitâ, ihsanullah pırasa
Zeytin yağlı olanına yeşil erik atmalı,
Harsız ateş ile nazenin kaynatmalı,
İnzal olmaya yakın azcık acı biber katmalı
Pezevengin limon derler ah belalım pırasa
Lisan-ı rumda yeşil ancak senin adındır
Bağ-ı cennet içinde zikrim senin yâdındır.
Rüyama dahleyleyen nazenin bir kadındır,
Yosma tavır, buy-i anber şivekarım pırasa
Arnavutla Boşnak bilir en mahrem yerlerini,
Yaprağından çorba yapar sapından böreğini
Beş parmakla taam edip yalayayım ellerimi
Benim caanım, şifakarım, nur-u aynım pırasa
Bu mukaddes nesnenin ismi dile düşmesin
Bilen bilsin kıymetini her hanede pişmesin
Vuslatına ermediğim bir tek haftam geçmesin
Şifa-i derd-i dilim, şah-ı sebz-i pırasa
Evci bâlâ vaktidir üstüne kar düşünce,
Tadına doyum olmaz kıyma ile pişince
Cennette de getirsinler her aklıma düşünce
Lütfullah-ı zülcelal ü nimetullah pırasa
Sezadır her sapını altın ile tartsalar
Bedesten-i cevahirde dirhem ile satsalar
Pek yakışır içine biraz sumak katsalar
Her hali pak ü narin, hoş bû anber pırasa
Soğuk suyla pak eyleyip dalını yaprağını,
Sirkeli su içinde bir dem mihman kılmalı
Hatırını gözetip çok ince kıymamalı
Padişah sofrasının mütemmimi pırasa
Sen bir ağaç olsaydın da ben gölgende yatsaydım
Yapracığın üstündeki şebnemlerden tatsaydım
Yeseydim, koklasaydım, hasret ile sarsaydım
Cevriyemsin, habibimsin, muâllâmsın pırasa
Böbreğimin şifası, ruhsarın cilası sen
Sevdakarın olalı başımın belası sen
Yalnız sebzenin değil, yemeğin âlâsı sen
Methi ile iftihar eylediğim pırasa
HULUSİ ÜSTÜN